Tüm mahlukatın tınısını bile duyan Rabbin senin sesinimi duymayacak sanıyorsun? O ümidini kesmeyenlerle birliktedir.
Şükürsuz geçen bir ömür karanlıktır, hapishanedir; sıkıntı ve musibet getirir. Ve bilirmisin sen en güzel nefes nedir? Her nefes alışta içine huzur dolduran, her nefes verişde dünyaya huzur yayan. İşte o şükreden nefestir.
“ Ben darliktayken refahta olmayı, hastayken iyileşmiş olmayı temenni etmem. Güneşte kaldıysam, gölgede olmayı temenni etmem”
“ Ben kulumun zannı üzereyim. Kulum beni andıgında ben onunla birlikteyimdir. O beni kendi başına zikrederse ben de onu kendim zikrederim. O beni topluluk içinde zikrederse ben de onu onunkinden daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim. Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaş yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim”
“Bütün dertlernin arkasında Rabinin oldugunu bil ve Ona güven”- Mevlana.
Rabbim, ben senin rahmetini, senin cennetine degişmem. Beni huzurlu kılan vaad ettiklerin degil, bana rahmetinle muamele etmendir. Ben seni bilir, seni tanır, seni isterim.
Bizler ne olursa oslun kaderimizi severiz yazandan ötrü. İyi ve kötü bilmeyiz, biliriz ki iyi ve kötü, güzel ve çirkin nefsin, zihnin bizden uzaklaştırma yoludur. Allahtan sadece güzellik, nur, sevgi, merhamet gelir. Ötesi nefisten gelir, zihinden gelir.
Ancak sen kaderine isyan da etsen, rızkını senden kesmeyen, şevkat ve merhamet sahibi Rabbin var. O seni her zaman koruyor.
“Kim kendi ayıbına bakarsa başkasının ayıbını görmez. Başkasının kuyusunu kazan kimse, oraya kendisi düşer. Kendi hatalarını unutan kimse, başkalarının hatalarını büyük görür. Başkasının gizli hallerini ortaya koyan kimsenin kendi gizli ve ayıp halleri ortaya çıkar”. Hz.Ali (R.A)
Gönlün yara almış ise üzülme, çünkü yara almış gönülde nur vardır, rahmet vardır. O, Allah’ın rahmetini kana kana içerek beslenir.
Ben kendimi bıraktığımda sen beni bırakma Allah’ım” diyorlar. Oysa ben kendimi özellikle bırakıyorum sana. Sen o kadar merhametlisin ki şüphesiz düşmemem için elimden tutacaksın… İşte o kadar sonsuz güveniyoruz sana, o kadar tevekkül içindeyiz. Sen bizi asla bırakmazsın. Anne, baba, eş, dost, evlat, kardeş bırakır ama sen en güvenilir olansın…
Sen huzur nedir bilir misin? Huzursuzluğun içinde Allah’ı görüp O’na sıkıca sarılmaktır…
Bir hata, bir şeyi eksik yaptığında hemen şeytan ortaya çıkar, kendini değersiz hissettirir, işte o an de ki:“Hatadan ve eksiklikten münezzeh olan Allah’tır. Kul dört dörtlük olmaz!” Ve onu susturuver…
Bizler kusur gören gözü kör ettik, o göz sahteydi, o göz zehirliydi. Şimdi Rabb’in tecellisini fark eden gözlerimiz ortaya çıktı. İşte bu yüzden ne kırılır ne de kızarız. Biz sadece severiz, gerisini Allah halleder…
Ve daima anımsa: Affedebilirsen duaların önü açılır ve niyetlerin O’na ulaşır. Affedebilirsen içindeki tortular tıpkı yağmurun sokaktaki tozdan temizlediği gibi sürüklenerek kaybolurlar ve ruhun eşsiz bir akışa tanıklık eder. İşte bu yüzden affetmek insanın kendine verdiği en büyük hediyedir.
Allah seni sevgi ve aşkla yaratmıştır. Şayet senin içinden öfke, kin ve nefret çıkıyorsa sen rahmette değil egodasın!
Sadece sev, ne olursa olsun sadece sev, çünkü sevgi içindeki cennete açılan ilahi bir kapıdır.
“Allahütaâlâ merhameti olmayana merhamet etmez, affetmeyeni affetmez.” (İ. Ahmet)
“Musa Aleyhisselam, ‘Ya Rabbi, senin indinde en aziz kimdir?’ diye sordu. Allahütaâlâ da, ‘İntikam almaya gücü yeterken affedendir’ buyurdu.” (Haraiti)
“Sana zulmedeni affet, sana gelmeyene git, sana kötülük edene sen iyilik et, aleyhine de olsa mutlaka doğru konuş.” (Ruzeyn)
Sen Allah’ı kelimede ve cisimde arıyorsun. O ne kelimede ne de cisimdedir. O senin ruhunda, güzel gönlündedir…
Enerjiyi ne meleklerden ne de uzmanlardan bekle. Enerji Allah tarafından sana hediye edilmiş, içinde akan sonsuz bir nehirdir.
“And olsun ki, Allah’tan başka sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara Suresi, 120. ayet)
Üstelik insan yaratılmış en üstün mahlukat iken ve melekler senin baban Hz. Âdem (A.S)’e secde etmiş iken… Sen kendi ruhunda, yaratılırken Allah’ın kendi ruhundan üflediği ruhu taşıyor iken kendini nasıl âciz görürsün?
Ne zaman ki rızkın kaynağının Rabb’in olduğunu anımsarsın o zaman evine huzur gelir.
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d Suresi, 28. ayet)
“Ben size şahdamarınızdan daha yakınım.” (Kaf Suresi, 16.ayet)
Senin velin (dostun), senin vekilin (yardımcın), senin vedüdün (gerçek sevgiye layık olanın) sana yeter. O sana kâfidir. O’nu anmaktadır bütün sır. Kâinat sende gizlidir, sen ise O’nda… O’nu anınca dünya durur, melekler sana imrenir. İşte bir halife var orada Rabb’ini zikrediyor, Rabb’i kendisini zikretmesini istediği için, derler. Bu nasıl derin bir iletişimdir… Bu ne hoş, ne nurlu bir yoldur…
Rabb’im ben senin rahmetini, senin cennetine değişmem. Beni huzurlu kılan vaad ettiklerin değil, bana rahmetinle muamele etmendir. Ben seni bilir, seni tanır, seni isterim.
Rabb’im sana anahtarı vermiş. O sana Kuran’da Nisa Suresinin 147. ayetinde istediğin karşılığı sunmuş: “Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.”
İstediğin kadar güzellik, huzur iste, istediğin kadar dua et. Şayet senin içinde kin, nefret ve haset varsa karanlığa mahkûm kalırsın! Gelen beyaz hile senin içindeki siyahla karalanır…İnsanların sebepsiz yorgunlukları vardır ki bunların en büyüğü içlerinde taşıdıkları kindir. Ve kin, kendi enerjini tüketmekten başka bir şey değildir. Elde edeceğin tek şey, sebepsiz hissettiğin yorgunluğun olacaktır. İnsanların büyük bir kısmı, çok geniş bir kitle, bu yüzden yorgundur ve onlar niçin yorgun olduklarını bile anlamadan yaşarlar. Sadece isyan içindedirler.
Senin her ‘ya Rabbi’ demenin altında, Allah’ın ‘buyur’ demesi vardır…
Gafil, cahil, cani, bu duadan uzaktır. Çünkü ‘ya Rabbi’ demeye izin yok ona. Ağzında da kilit vardır, dilinde de… Zarara uğradığı zaman, ağlayıp sızlamasın diye Allah ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermez…
Bununla anla ki, Allah’a dua etmeni, O’nu çağırmanı sağlayan dert, dünya saltanatından çok ama çok daha iyidir… Dertsiz dua soğuktur. Dertliyken yapılan dua gönülden, taa derinden kopar…”